Montag, 14. April 2025

Ev wêne li Wanê hatiye kişandin. Sala 1900î. Seîd 24 salî ye.

Seîdê Nado (Bavê Dilşayê)


„Axao şerekê li me çêbû, li Kopê, li Dêrikê, dar û bî ne

Min bala xwe dayê bejna Bavê Dilşayê zirav e mîna ta rihana dara şîn e“


Şehit hırsızı devlet ve Ermeni kriptolarımız

Türk devlet aklı sadece Kürdün şarkısını, dansını, dilini, çocuk oyunlarını, halısını, tarihini, ismini, dinini, giyim kuşamını çalmadı. Türk idaresi kendisine kurşun sıkan Kürd şehitlerini de „Türk şehidi“ olarak çalmıştır. Şaşırdınız mı? Resmi devlet tarihçiliğinin 100 yıldır yalanlar üzeri kurduğu dünyası artık yıkılıyor.

Kadim Kürdistan´ı tapulu malı gibi gören, Türkleri taklit eden resmi Ermeni tarihçileri de artık yükselen Kürdistan güneşinden kaçacak delik arıyorlar. Türk ve Ermeni devlet aklı ikiz kardeştir. İkisinin de devlet genetiğinde ahlaksızlık, yalan, iftira, namertlik, kalleşlik, katliamcılık, hırsızlık, güçlüye yağcılık, başı dara girdiğinde goygoyculuk vardır. Bu iki düşman kardeş birgün birleşecek, belki de tek ülke olacaklardır. Kürdler bağımsızlığa yaklaşınca görün bakalım haklı çıkıyor muyum.

Psikologlar kliniklerde hastaları gözlemliyorlar, teşhisinde zorlandıkları hastanın, kiminle arkadaşlık yaptığına bakıyorlar. Aynı teşhisi paylaşanlar bir araya gelirler genelde. Türk egemen aklıyla, Ermeni egemen aklı aynı hastalığa muzdariptirler, teşhisleri aynıdır. İkisi de uygarlıkla ve barışla bağdaşmayan ırkçılardır.

Cumhuriyet ilk kurulduğunda bir aydın tabakası olsun diye çok kişi yurtdışına gönderildi. Bunlar Türkiye´ye döndüklerinde nasılsa halk cahil diye, asla uyanamazlar diye, Avrupa´dan çaldıkları şeyleri kendi isimleriyle pazarladılar. 35 Yaş Şiiri, İstiklal Marşı melodisi neler neler çalmadılar ki. Beş Hececiler´den Yalçın Küçük´ün Fransız üniversitelerinden bilimsel tez ve araştırmaları çalıp kendi adına sunmasına kadar, bu böyle devam etti. Türk halkı hala da uyanmış değil ama Kürdler çoktan uyandılar.

Yakın tarihimizde rol oynamış ünlü mêrxas Seîdê Nado (Ermeniler Muş´lu Said Nado Çetesi ismiyle aktarırlar, Մուշի շրջան, Սաիթ Նադոյի ավազակախումբ), diğer adıyla Bavê Dilşayê´yi (Dilşa´nın babası) de çaldılar. Mezarına Türk bayrağı asıp „Kurtuluş savaşımızın şehidi“ bile dediler. Karayılan´ı (Melle Mihemedê Kurdelifê, Kürt Molla Muhammed) Dîlok´taki (Antep) Karagöz camisinde namazda öldürüp, „Sarmısak Tepesinde Fransızlar öldürdü“ deyip „kurtuluş savaşı şehidi“ yaptıkları gibi. Türk hapisanelerini basıp Kürdleri özgürleştiren, Erzurum´da devlet erkanının korkudan önünde esas duruş durduğu, cepheden cepheye Kürd isyanlarına katılmış, „berê serê Romê bişkîne, paşê silava Xwedê bidê – önce Türk devlet erbabının kafasını kır sonra Allahın selamını ver“ diyen, ailesi Bitlis´teki Mele Selîm, Mardin´deki Elîyê Remo, Erzincan´daki Emîn Eliyê Bedirxanî´nin Osmanlı´da yeni türemiş Türkçü paşalarına karşı yaptıkları isyanlara yardım etmiş bir Kürd kahramanıdır. Şêx Ubeydulahê Nehrî´ nin hem Osmanlıya hem de Farsiya´ya karşı yaptığı Kürd onurunu koruma savaşında ise kabilesi Mala Siwêr direk yada dolaylı destek vermiş biridir.


„De bila nehata pozê Seîdê min bêhna baye xapîn e

Gêjo di bin Bavê Dilşayê de, nola ser bîstûçar bizmaran

Gemê dikoje, kef davêje ser sulixê, dişiyê, rebeno bi çarlepîne

yeqîn Seîdê min li Erziromê

serê qumandan û paşayan dişkîne“


Anlatımlara göre özellikleri

Hafif sarışın, orta boylu, ince yapılı, çok zeki ve yakışıklı biriymiş. Keskin bakışları varmış. Dominant ve liderlik özellikleri olan biriymiş. At üzerindeyken Rabat kekliği gibi dik dururmuş. Çok çevik biriymiş, bir zıplayışta ata binebiliyormuş. Çocuklugundan beri savaşçıymış. Daha çok Mozin, şeritli Bergmann ve dürbünlü Mavzer kullanırmış. Güreşte, koşuda, at yarışında hep birinci olurmuş. Hiçbir zaman hançersiz gezmezmiş. Biraz takıntılı biriymiş, intikamını almadan uyuyamıyormuş. Muazzam adaletli biriymiş. Yolda su taşıyan yaşlı kadınları görünce atından iner suyu ta evlerine kadar taşırmış. Pek tütün içmezmiş ama Doğu Kürdistan´dan getirdiği gümüş tabağını yanında taşır, cemaatlerde tütün ikram edermiş. Çok az yemek yermiş. Planlarından asla bahsetmez, hep saşırtırmış insanları.

Siyasal bilinci zayıftır, siyah-beyaz düşünmektedir. Kendisini Kürdlere yönelik her saldırıya karşı sorumlu hissedermiş. Kürdlük onun için kutsal birşeydir ve isyan görevdir. „Bextê Romê tune, îcar çima tune herin ji Apê Cindî bipirsin – Türke güven olmaz, ama neden olmaz işte onu da Cindî Amca´ya sorun“ der, espri yaparmış. Silah dışında başka bir çözüme inanmazmış. Tüm Elî Axa ailesi gibi o da Alevi Kürdlerle dostmuş, kirveymiş. Onun korkusundan Alevilere tek bir kötü laf edilemezmiş.

Çatışmalarda en riskli işleri kendisine ayırırmış. Silah arkadaşlarına kardeşi gibi davranırmış. Seîd fakir babasıymış. Çocukken kendi koyunlarından çalıp, ihtiyacı olana veriyormuş. Babasından bu yüzden çok dayak yermiş.

„Kürdler birlik olursa Çin´e kadar Ecemleri, Padişahın yanına kadar Türkleri, devenin gittiği yere kadar Arapları, Moskova´ya kadar Rusları ve cehennemin dibine kadar Ermenileri kovabilir“ sözü ona aittir. Gençken kimseye demeden gece gizliden evi terkediyor, babasının sabah namazına yetişiyormuş. Bu arada çetesini eğitiyormuş. Hesenan aşiretiyle öteden beri süregelen kan davası için „o Seîd´di, bense Seîdê Nado´yum, o Seîd öldü, ölmeseydi kendi elimle öldürürdüm. O zaman cahildim. Aşiret kavgası ´mêrxasî´ (yiğitlik) değil, ´kerxasî´ dir (has eşşekliktir)“ dermiş. Savaşlarda korku salmasının sebebi, kimsenin hesap edemediği hamleler yapmasıymış. Milazgir askeri birliğine taciz atışı yapıp çekiliyor, herkes oraya saldırıyı hesaplarken, gidip Muş´taki askeriyeyi basıp esirleri kurtarıyormuş.


„Axao şerekê li me çêbû, li Kopê, li Dêrikê bi qewax e

Roja oxletê giran de berda firqeya Ûrîs, rakir ji wan topên rax e“


Dilşa ile ilişkisi

Anlatımlara göre kızı Dilşa´yı çok sever, atının terkisinde gezdirirmiş. Dilşa´yı erkek cemaatlerine de götürür, yanında oturturmuş. Dilşa çok konuşkan, muzip biriymiş. Seîd ona silah kullanmayı öğretmiş ve çok iyi at sürermiş. Herkese „sizin yüz oğlunuz benim Dilşa´mın tırnağı etmez“ diye kendini savunurmuş. Lakabı da Bavê Dilşayê, Sîwarê Gêjo olmuş. Sadece Dilşa ona ağzına geleni söyleyebiliyormuş. Baba-kız arasında derin bir bağ varmış. Pek çok çatışmaya Dilşa´yı da götürürmüş. Bir defasında izinsiz hançerini almış Dilşa. Çok kızmış. Dilşa´yı çağırmış. Elini kaldırmış, tokat atacak ama uzun süre eli havada kalmış, kıyamamış kızına.


„Ez li êrişa wî mêze dikim

Seîdê Nado ye

Bi timtêlê

Cindiyê Dirbo ye

Bi girêdanê

Heci Mihemedê birê Mihê Kuzo ye

Bi qama çûyinê

Gula mala Emer

Bavê Koroxlî Kekê Feto ye

Ez dîsa bi durbînê mêze dikim

Welle ev êrişa hanê

Êrişa Seyidxan bavê Silho

Apê Dewrêş e li min axao“


Ermenileri sevmediğini söyleyenler var, „Kilama Îbo Begê Parsînî – Pasin´li İbrahim Bey kilamı“

Bir düğünü basan silahlı Ermeniler, iki Cibranlı erkeği arıyorlarmış. Orada millete zulüm yapmış, kadınları cinsel anlamda taciz etmişler. Seîd´in sevdiği kız da düğündeymiş. Erkekleri toplayıp götürmüşler. Seîd de aralarındaymış ve o zaman 16-19 yaşlarındaymış. Bir ahırda tutulup işkence edilmişler. Olay kısa sürede duyulmuş, aşiret birlikleri saldıran tarafın köyünü basıp, ileri gelenleri esir almışlar. Çatışma olmadan anlaşma olmuş, kaçırılanlar kurtarılmış. Seîd çok sonra gidip o gruptan, sevdiği kıza cinsel tacizde bulunan Ermeniyi silahla vurmuş. Ve üstelik onun sevgilisini kaçırmış, getirmiş. Genç adam aldığı kurşun yarasından iyileşememiş ve bir yıl sonra ölmüş. Bu olay sebebiyle Mala Elî Axa´yı şikayet etmişler. Bir kişi suçu üstlenmiş, hapse atılmış ve ayrıca altın vermişler ölenin ailesine.

Bir papazın oğlu hileyle parasını almış. Hem almadım diyormuş, hem de Seîd haraç istedi benden, kiliseye silahla saldırdı diye devlete şikayet etmiş, yakalatmış Seîd´i. Karakolda ince çubuklarla dövmüşler. Öyle ki vücuduna hayvan postu geçirmisler, zira derisi yırtılmış. Olay duyulunca ve olayı bilen papazın şahitliğiyle serbest bırakılmış. Eve gelir gelmez bir de babası onu dövmüş. Yaraları iyileşince gidip o parasını alıp şikayet eden Ermeniyi ince çubukla öldüresiye dövmüş.

Nasıl olur da, Elî Axa ailesi Ermeniler için bir koruyucu kale iken, Seîd için Ermenileri sevmediği söylenebiliyor. Bunda Ermenilerin yaptığı korkunç katliamlar, talanlar ve en önemlisi tecavüzler ciddi rol almış olabilir. Dağılan Osmanlı devlet aygıtı, asayiş sorunu, kıtlık, açlık ve üstüne üstlük Rus işgali. Kürdlerin dilini konuşan, Kürd elbiselerini giyen, Kürd halaylarını oynayan, birbiriyle yaşayan bu iki halk, Rusların gelişiyle bir histeriye kurban oldu. Yemeğini yediği komşusunun kafasını parçaladı, kızına, gelinine tecavüz etti. Bugün Ermeni ulusal folkloruna bakın, hepsinin adı Kürdçedir ve Kürd danslarıdır: „Koçerî“, „yarkuşte“, „hişkanî“, tamjehro“, „têmûr axa“, „dîko“ vs. O halde katliam öncesinde hiçbir sorun yoktu, sorunu başlatan Ermenilerdi.

Îbo Bagê Parsînî (Pasin´li İbrahim Bey) kilamını dinleyin. Gerçek bir olaydan bahseder. Evlatlık büyüttüğü Ermeni oğlan büyümüştür, genç olmuştur Ruslar geldiğinde. Bir anda Ermeni olduğunu hatırlar ve Ruslara katılıp Kürd öldürür. Üstelik kendisini büyüten ve hatta emziren koruyucu annesine ve kızkardeşlerine tecavüz eder. Îbo Beg, kızlarını öldürür, namus yüzünden ve sonra da çatışarak ölür. Buradaki olay tipiktir ve Ermenilerin yaptığının özetidir. Her ailede benzer olaylar vardır ve bu Kürdlerin nefretini arttırmış ki yer yer intikam almalar olmuş. Ermeni tarihçileri hala bu histeriden çıkamamışlardır.


„Axao şerekê li me çêbû, li Kopê, li Dêrikê li bilindciyan

Hela bala xwe bidinê şewq û şemalê daye bejna Bavê Dilşayê lewendiyan


Seîdê Nado Osmanlı ordusuna karşı ve „Kûpê Dew – Ayran Küpü“

Bavê Dilşa´nın maceralarından romanlar dizisi yazılır. Halil Paşa´yı (Halil Kut) kamçılaması, cezaevlerini basıp Kürd mahkumları azad etmesi, kendisini kovalayan Rus birliğinden kurtulmak için orman yerine onları şaşırtıp Rus karakoluna girmesi vs. Kendi atını çalan Muş´lu bir hırsızı huzuruna getirdiklerinde „yalan söylesen seni öldüreceğim, neden çaldın atımı?“ demiş. Adam „ben Muş´un en meşhur hırsızıyım benim de bir şöhretim var. Muş´a geldiğini haber alınca Seîdê Nado´nun atını çalmalıyım, şanıma bu yakışır dedim. Ben amacıma ulaştım, başardım. Beni öldürsen de gam yemem“ demiş. Seîd düşünmüş ve „Senin bedenin hırsız belki ama ruhun soylu, benim kurşunum sadece soysuza işler, seni affediyorum“ demiş ve bir at vererek yollamış.

Mala Siwêr Kürd isyanlarına destek verdiği için Qerejdax´dan sürülmüştür zaten, bir kolu Varto´ya gelmiştir. Elî Axa Qerejdax´dan Kanîreş´in (Karlıova) Axnût köyüne yerleşmiş. Değirmen yapıyor köye. Alevi Kürdlerle dostluğu hala anlatılır. Firar olduğunda hep Alevi kirvelerinde gizlenirmiş. Hamidiye Alayları teşkil edildiğinde Elî Axa´nın torunu Cindî, bir birliğe kumanda ediyor. Seîd´in de kendisine ait bir mêrxas birliği var. Onun birliği yörede asayişin koruyucusu oluyor. Başı dara düşen Kürdün yardımına koşuyor.

Xamirpêt Gölü kenarında konumlanmış bir Osmanlı birliği çevredeki köylerden zorla yiyecek namına ne varsa alıyor. Anlatımların bazılarına göre bu olay Kêranlix´ta geçmiştir, bazıları da olayın Xirbaqûv´da gerçekleştiğini söyler. Bazı askerler Alevi inancıyla hakaret edip „bunların yemeği yenmez“ deyince askere silah çeken oluyor. Tüm köye işkence ediyorlar. Üstelik bir de ordu için ayran küpleri hazırlamalarını istiyorlar. Köylüler gizlice Seîde haber ulaştırıyorlar. Seîd 40-50 kişilik süvarisiyle köyü sarıyor, askerleri teslim alıyor. Ayran küplerini komutanın kafasına boca ediyor. Kimsenin ölmediği bu olay hala anlatılır. Sonrasında Elî Axa´nın torunu Nado Bostankend´e, Cindî ise Anêr´e yerleşiyor.

Kürd isyanlarına verdiği destek yüzünden Elî Axa´nın oğlu Dirbaz Axa da ömrünün çoğunu sürgün ve firarla geçirmiş, oğlu Cindî (Cindiyê Dirbo) halktan haksızca vergiler isteyen Muş nahiye müdürü Çeçen Çil Mehmed´i vurduğu gerekçesiyle Anêr´den Hesenê Xaço ve Dêrika Anêrê´den Badiro ile Bitlis´te yargılanmış, kelepçelenerek Medine´ye sürgün edilmiş. İttihat ve Terakkiciler de „Kürdperwer eşahıslar“ diye bu sebeple Mala Siwêr´î düşman bellemiştir.


„Bila nehata pozê Seîdê min bêhna derba xwîn e

Gêjo di bin Bavê Dilşayê de gemê dikoje serkelê davêje guhan diqirpîne“


„Jurnallı Çete“ ve Kürt kahramanlarına iftira atma kampanyası

Bir bütün olarak Cibran aşireti Kürd milli savunma refleksinde önemli bir yer tutar. Gelen Rus ordusuna da sadece müslümanlık dolayısıyla değil, Kürdleri koruma saikiyle saldırmışlardır. Seîdê Nado için devlet bürokrasisi „Jurnalli Çete“ lafını kullanmış ki bugün Kürd savaşçılarına „eşkiya vs“ demeleri gibidir. Dengbêjler de bunu klamlarında işlemişlerdir. Ama pek çoğu „Jurnalli Çete“ lafının ne anlama geldiğini bilmeden „curnalî çetin, curnalî çetik vb“ diye pozitif anlamda kullanmıştır. Hakeza devlet erkanı ve basın onun için „Çetin Ceviz“, „Namlı Sait“, „Curna Deresi Efesi“ gibi sıfatlar da kullanmışlar.

Utanmaz Ermeni tarihçileri ve Kürtçü görünen bazı kriptolar onu da „Teşkilatı Mahsûsa üyesi“ göstermişler. Talat Paşa, Kürd ileri gelenlerine Ermenilere karşı destek için mektuplar yazmıştır. Eski dosyaların kapatılacağını, devletin Kürdlere baskıyı bırakacağını, firarilerin ve sürgünde olanların afedileceğini söylemiş, Kürdlerden Ermeni ve Ruslara karşı destek istemiştir. Bu mektuplardan biri de Seîdê Nado ve Mala Elî Axa´yadır. Ama devlet bürokrasisi onları kara listeye almıştır bir kere.

Erzurum valisi Cemal Azmi Bey yörede rüşvetçiliğiyle isim yapmıştır. Cemal Trabzon´da Ermeni katliamını organize edenlerden biridir. Seîdê Nado´dan amcasının affına karşılık Talat Paşa´dan habersiz olarak rüşvetler istemiştir. Talat Paşa´ya çektiği telgrafta „Baha Şakir Bey amcası Cindî´yi affedersek Teşkilata katılacağını söylüyor“ diyerek bunu tavsiye ediyor. Oysa Cindî zaten Medîne´den kaçmış, Lolan köylerinde gizlenmektedir, yani firardır ve ayrıca Talat´ın affıyla artık Cindî serbesttir. Ama Cemal bir kere Seîd´i kafaya takmıştır. 30 Mala Siwêr silahlı süvarisi Erzurum valiliğini basıp Seîd´i bırakmazsanız „burayı başınıza yıkarız“ demişler. Rüşvet alamayan vali, Seîd´in Ermeni destekçisi olduğunu yaymıştır. Her yere bu istihbarat gitmiş olmalı ki, Talat Paşa da bütün Mala Elî Axa´nın derdest edilmesi emrini vermiştir.

Ermeni tarihçiler, vali Cemal´in Talat´a yazdığı bir telgrafa dayanarak Seîd´in Teşkilatı Mahsusaya üye olmak istediğini propaganda etmişlerdir. Oysa burada Baha Şakir´in tavsiye ettiğinden bahsedilir. Üstelik Seîd´in 30 savaşçısıyla Bahattin Şakir e gitme imkanı yoktur, çünkü cezaevindedir. Cemal bunu Talat´a farklı anlatmış. Cemal çifte ajan ve rüşvetçi biridir ki savaş sonrası Almanlara casusluk yaptığı anlaşılınca Berlin´e kaçmış, orada Ermeni katliamında Ermenilere tifüs virüsü bulaştırarak deneyler yapan Dr. Bahattin Şakir ile birlikte Ermenilerce öldürülmüştür.

Seîd´in ne İttihat Terakki, ne Teşkilatı Mahsusa ne de herhangi bir Türk cemiyetine üye olması akla, bilime ve Seîd´in doğasına aykırıdır. Ne idüğü belirsiz piyasaya sürülmüş bir telgrafa dayanarak Seîd´i karalamak Ermenilerin ilk yaptıkları psikolojik harp yalanı değildir zaten.

Bir kısım Kürtçü görünen Ermeni kriptosu, bunu Agos adlı gazetede haber yapmışlar, her zamanki gibi sitematik ve alçakça Kürt kahramanlarını karalamış, halkın gözünden düşürmeye çalışmışlardır. Bu kriptolar Kürt medya, edebiyat ve siyasetinde önemli mevkilere gelmişlerdir. Kürt gençliği bu tezgahı görmelidir.


„De lêxe Bavê Dilşayê de tu lêxe

De lêxe bavê min çê û çê lêxe

Eskerên Roma Reş giran e

De berdê ji kela Xinûsê derxe“


„Taşxaneya Erziromê“, Avrupa basını

Kürd mêrxaslar sürekli hem Rus ve Ermeni saldırılarına karşı Kürdleri koruyor, hem de İttihat Terakkici Türk bürokrasisiyle savaşıyorlardı. Erzurum Cezaevi Mala Elî Axa´nın ikinci adresi olmuştu. Seîd 4 defa yakalanmıştır. İlkinde 12 yaşındaymış. Bir defasında Kop´ta askeriyenin elindeyken etrafı saran Kürd savaşçılarınca, birinde de elleri kelepçeli Erzurum yolundayken önüne çıkan süvariler tarafından kurtarılmıştır. Taşxaneya Erziromê´de (Erzurum Cezaevi) yaklaşık 4 yıl hapis yatmıştır.

Ermeniler ise ikili oynuyorlardı. Hem Rus ordusunun gölgesinde Kürd katliamları yapıyor, hem de Türkleri ve İngilizleri Kürdlere karşı kışkırtıyorlardı. İlişkileri ve Hristiyan oluşları sebebiyle başta İngiliz basını olmak üzere tüm batı dünyasını yanlış bilgilendiriyorlardı. Öldürdükleri Kürdlerin resimlerini „Bu Ermenileri Kürdler öldürdü“ diye yayınlatıyorlardı. Kürd kadınlarını kaçırıyor, soyup „işte namaz böyle kılınır“ diye kötülük ediyor, „Kürdler Ermeni kızlarını kaçırıp müslümanlaştırıyor“ diye Avrupa´da karalama yapıyorlardı.

Oğlu, Gimgim (Varto) Anêr köyünde vefat eden, Zekî´nin (soyadı Çağlayan) anlatımlarına ve hapisane kayıtlarına göre Seîdê Nado 1874 yılının Aralık ayının dördünde, Bostankend köyünde doğmuştur. Ağa oldukları için Xandilîs tarafındaki ve Kêranlix taraflarındaki köyler onlara aitmiş. Daha çok Anêr´de kalıyorlarmış. Babası Nadoyê Mala Elî Axa´dır.

Seîd bir dönem medrese okumuş, Farsçayı iyi konuşmaktadır. Pek dini ilimlerle uğraşmayı sevmezmiş. Erzurum´da askeri eğitime yazmışlar çocukken, ama kaçmış oradan. Kafkasya´daki Redkîlerden Silîmînê Hûto onun kirvesidir, sık sık Gürcistan, Ermenistan taraflarına ve İran Kürdistan´ına da gidermiş. Türk yazar Yaşar Kemal´in övgüyle bahsettiği bir Kürd şövalyesidir.


Seîd Kürtlerin imdadı olmuştur

Serhed dengbêjleri başı dara düşen için ya Kirrê Celaliyan´ı, Cîhangir Axa´yı, Seyîdxanê Kerr´i yada Seîdê Nado´yu imdada çağırırlar. Elbette ki dengbêjler stranlarını ortalama 100 yılda bir aktûalîze ederler. Geçen yüzyıllarda bu imdat başkalarınadır. Kürd masalları da öyle. Masal kahramanı Mîrza, İslamın kabulünden sonra Mîrza Mihemmed olur mesela.


„Hûnê rabin, cawekê bidine Seîdê Nado

Bavê Dilşayê, Siwarê Gêjo

Mêrê mêrxas, peyayê bi tenê

Bêjinê em ê di bextê te de ne

Tu di bextê Xwedê de

De rabe, nesekine, were

Hêsîrên me mane li bireka Ewranê

Bin berfê de“


Newala Kondirmê ve Halil Paşa´yı (Halil Kut) kamçılaması

Kondirme, şimdi ilçeyle birlesmiş bir Bêgirî köyüdür. Şimdiki adını Türkçeleştirmişler, Gönderme diyorlar. Van Muradiye ilçesinin şelalelerinden, Bendêmasiyan boyunca ta derenin doğduğu Tendürek dağlarına kadar, bu Newala Kondirmê´de, Serhed Êzidîleriyle Osmanlı ordusu arasında çatışmalar vardır. Seîd burada zamanında, yani cezaevinden önce Rus askerleriyle muharabe yapmıştır. Newala Kondirmê´nin her taşında Seîd´in hatırası vardır.

Cîhangir Axa, Êzîdîlerin önder bir ağasıdır. Seîd´le beraber Doğu Kürdistan´a gitmişlerdir, can dostturlar. Ermeniler yine firsatı kollamaktadırlar. Kim zayıf düşerse diğerine yanaşacaklardır. Ruslar bölgededirler ama Osmanlı ordusunu sardıklarından, çok rahatlar. Êzîdîler katledilmektedir, kimsenin umurunda değildir.

Seîd zîndandadır, haberleri askerlerden almaktadır ve kahrolmaktadır. Seîd, cezaevinde bazı askerler, Erzurum´daki bir kaç esnaf dostu ve bir Eczacı kanalıyla adeta istihbarat almaktadır, dışarıya haber yollayabilmektedir. Devleti Osmaniye´nin Kürdistan´daki yüksek makamlarna mektup üzerine mektup yazmaktadır. Adeta yalvarmaktadır. Üslubunu yumuşatarak „İslam için, bırakın gideyim Rus ve Ermenilerin zulmünden halkı koruyayım“ der. Elleri kelepçeli Erzurumdaki hastaneye götürülür. Orada onu Halil Paşa (Halil Kut) beklemektedir. Askerler „ince arama“ yapmak isterler, zira Halil ondan aşırı korkmaktadır. Seîd askeri tokatlar, bu manzarayı gören Halil elini kamçısına götürür.

Halil Paşa ona serbest kalması karşılığı Kürd birlikleri tesis edip, Karadenizin doğusundaki Ermenileri katletmelerini teklif eder. Buyurgan ve küstahtır. Ayrıca Kürdler destek vermezse, Ermenilere yapılanın aynısını yapacaklarını söyler. „Yeminle diyorum, nasıl ki onların karılarını kızlarını üç kuruşa satıyoruz, Kürdlerinkini de yaparız“ diye ekler. Bu, Seîd´in bittiği yerdir. Anlatımlara göre Seîd Halil´le boğuşur, onun kamasını alır boğazına dayar, esir alarak bodrumdaki bir odaya götürüp kapının arkasına eşyalar koyar. Tabancasını alır ama mermi yoktur içinde, yoksa öldürecektir. Seîd 3 saat boyunca Halil Paşa´yı kamçılar, kan revan içinde bırakır. Onu bağlar, oradan çıkar.

Her taraftan Kürd aşiret savaşçıları, ve Osmanlı ordusundaki Kürdler, hatta Dadaş komutanlar, Seîd´in öldürülmesine engel olurlar. Kimi korkusundan, kimi sempatisinden. Seîd, boynundan zincirlenir, Taşxaneya Erzîromê de 20 gün kadar aç bırakılarak işkence edilir. Bıçakla derisi soyulup tuz batırılır.


„Eman eman curnalî çetin e

Ya Seîdê min dît, bila kevir û kuçik nebîne“

Taşxaneya Erziromê bo egîdê min mirin e“


Ermeniler 300.000 Kürd öldürdüler (1914 - 1917 arası)

Dağı taşı, Nuh´un gemisini, Uratuları, elinden gelse Tanrı´yı bile Ermeni yada Türk yapan, ırkçı Sevan Nişanyan ne ki?! Ermenistan´da metrekareye bir Nişanyan düşmektedir. Ermeni tehcirinde yaklaşık 300 bin Kürd Ermeni çeteleri tarafından öldürülmüştür. Önceki Ermeni - Osmanlı çatışmalarını sayarsak, bu rakam en az yarım milyonu bulur. Evleri ateşe vermisler, insanları samanlıklara, ahırlara doldurup ateşe vermişler, talan etmişler, hunharca işkence etmişler, kadınlara tecavüz etmişlerdir. Sanıldığı gibi 1,5 Milyon Ermeni öldürülmemiştir, bu Ermeni yalanıdır. Katliam, tehcir ve ona bağlı sebeplerden tahminen 500 bin Ermeni hayatını kaybetmiştir. 

Ermeni nüfusun çoğu Kürdistan dışında, iç Anatolia, Kilikya ve özellikle İstanbul´da yaşıyordu. Ermenilerin bir kısmı Osmanlıya koruculuk, işbirlikçilik yapmıştır. Bugün İstanbul gibi yerlerde hala yaşayanlar, o korucuların çocuklarıdırlar. Kürdistan´daki nüfusları genel nüfusun en fazla % 2-3´ünü oluşturuyordu. Ki Osmanlı nüfus sayımlarında vardır ve bu rakamın yanlış olmasına imkan yoktur. Çünkü Ermeniler askere alınmıyordu, bu yüzden bazen başka dinlerden insanlar da kendilerini Ermeni diye kaydetmişlerdir.

Ermeniler Türk ordusuyla beraber de Kürd katliamı yapmışlardır. Bu konuları Kürdler artık konuşmalıdırlar. Bazen Arga (Malatya´nın şimdiki ismiyle Akçadağ ilçesi) katliamlarında olduğu gibi Ermeniler Osmanlı askerleriyle beraber Kürd katliamı yaptılar, bazen de paslaşarak. Bugün Rus arşivlerinden bunun belgeleri gün ışığına çıkmıştır. Şeddadi´lerin ülkesini, Kızıl Kürdistan´ı işgal eden Ermeniler, Kürdistan´ı işgal eden Rus İmparatorluğu ve Osmanlı arasında sıkışmış devletsiz Kürd milletine pislikleri yükleyemezler artık. Çünkü artık Batı´nın şımarık çocuğu değildirler ve kullanacakları bir İngiliz ve Alman medyası da yoktur.

Hamidiye Alayları Farsiya´ya karşı sınırı savunan Osmanlı kuvvetidir. Bugünün korucu teşkilatı gibi. Sultan Abdulhamid´in kurduğu bu alaylar 1909´da onun tahttan indirilmesi ve sonrasında başlayan 1. Dünya Savaşı´yla zaten maaşlarını alamadıkları için dağılmıştı. Sultanın tahttan indirilmesiyle, Mahmut Şevket Paşa Aşiret Alayları adıyla yeni bir düzenleme yapmak istediyse de dağılan devlet aygıtı sebebiyle muvaffak olamadı. Yani Ermeni Tehciri olduğunda Hamidiye Alayları diye birşey bile yokken, katliamları Kürdlere maletmek ahlaksızlıktır.


Gulo Metodu

Kürdleri katliama bulaşmış gibi göstermek için o devrin Kürd önde gelenlerinden neredeyse hepsi için yalanlar uydurmuş Ermeniler. Hamidiye Alayları tezi tutamazdı zaten. Hecî Musa Begê Xoytî ve daha niceleriyle ilgili psikolojik harp teknikleriyle Avrupa kamuyonun dikkatini çekmişlerdir. Avrupa basını yoluyla Kürdleri karalamayı başarmışlardır. Ermeni idareciler hep kemalistlerin Fadime Şahin Metoduyla (Fadime Şahin 28 Şubat darbesinde kemalistler tarafından İslamcılara karşı kullanılmış. Kadın cinselliğini kullanarak, rakiplerinin itibarını zedeleme metodu) Kürd toplum önderlerinin itibarını zedelemeye çalışmıştır.

„Gulo Metodu“ Ermenilerin icadıdır. Gulo/Gulê/Gulîzer diye 14 yaşında mazlum bir Ermeni kızı vardır ve birer birer Kürd beyleri bu kıza zorla tecavüz edip, eş yapmak ister. Gulo „ben Hristiyanım, etimi kerpetenle parçalasanız da İslama geçmem“ der. Bu bey bazen Hecî Mûsa Begê Xwêtî/Xoytî olur, bazen Kor Huseyîn Paşa yada Seîdê Nado olur. Evet Seîd için de „Katliamda 14 yaşındaki Ermeni kızı zorla kaçırmış karısı yapmıştır“ diye yazar Ermeni tarihçiler. Oysa Ermeni katliamında Seîd 40 yaşındadır, evlidir, bir oğlu, bir kızı vardır (Zeki ve Dilşa). Eşi Gulnaz Xan´dır.

Elbette ki ezelden beri Kürdler ve Ermeniler komşuluk yapmışlar, kirve ve dünür olmuşlar, kız kaçırmışlar, tarla kavgası yapmışlar. Katliamdan sonra, onlarca yıl önce olmuş bütün herşeyi siyasallaştırıp Kürdleri suçlamak için kullanmışlar.

Herkes bilir ki Ermeniler Avrupa basınına sahte resimler, yanlış bilgiler sunup Kürdleri karalamışlar. Kürd beylerine karşı kullandıkları „Gulo Hikayesi“ bir dengbêj kilamıdır ve dengbêj Gulê, daha Seîdê Nado yada diğer Kürd beylerinin hiçbiri doğmamışken bu kilamı yapmıştır. Takriben 1825 - 1830´da yapılmış bu kilamı alıp psikolojik harp teknikleriyle Kürd beylerine karşı kullanmak, işte Seîd´i haklı da çıkarıyor. Ne diyormuş Seîd: „Hûn çûn nava Fileyan, singê xwe vekin, dest bidin destikê. Hespê kule, seyê tûle, mêrê File, pê nebin ewle – Ermenilerin arasına giderseniz, göğsünüzü açın, elinizi kılıcın tutmacına koyun. Topal ata, açgözlü köpeğe ve Ermeni erkeklerine güvenmeyin“.


Ermeniler: „Seîd İttihatçıdır“, Türkler: „Seîd Ermeni yanlısıdır“

Hele Seîdê Nado gibi, kabilesinin binlerce Ermeniye yer ve toprak verdiği birini Ermeni katliamıyla anmak ahlaksızcadır. Bu uğurda babası Nado´nun Osmanlı´nın bölgedeki paşalarıyla silahlı kovalamaca yaptığı bilinir. Talat Paşa´nın Ermeni tehcirinde görevlendirdiği Bahattin Şakir Kafkas İhtilal Cemiyeti şefi, İttihat Terakkici, şimdiki Türkçü-Mafya reislerinden Veli Küçük gibidir. Seîdê Nado ona kurşun sıkmıştır ama kurşun değmemiştir. Dengbêjlerin Xelîlê Kût dedikleri Arnavut asıllı, Enver Paşa´nın amcası Halil Paşa´yı kamçıyla dövmüştür. Xelîlê Kût topal değildir, sonraları Mustafa Kemal ona KUT soyadı verdiği içindir. Yöredeki Kürdler yanlışlıkla onu Seîd kamçıladığı için „kût – topal“ kaldığını söylerler.

Ermeni tarihçiler Halil Paşa´yı da Kürd saymışlar. Halil Paşa, Talat Paşa´nın ekibinden biridir, Enver´in amcası, Kemal Paşa´nın yakın arkadaşıdır. Kendi kendilerine sahte belgeler icad etmişler, bu belgelerin Osmanlı´da kaydı olmadığı için de „e Türkler arşivleri yaktılar“ mazaretine sığınırlar. Seîdê Nado, Talat´ın İttihat Terakkiye katılma teklifine „Cindî´yi affet, Kürd kuvvetlerinin yönetimine karışma, Ermeni çeteleriyle savaşı devlet yapsın yada Kürdleri bu çetelere karşı korusun, sonra gelsinler“ şartıyla red etmiştir. Cindî zaten Medîne´den kaçmış, gelmiştir. Ama bu defa da Seîd´in Ermeni yanlısı, ´Jurnalli Çete´ olduğu yayılmıştır. Bunda Seîd´in Êzîdî mêrxası Cîhangir Axa´yla dostluğu da etkili olabilir.


„Xoce Îlyas, xoceyê cûmhûriyetê“

Keza Xalid Begê Cibirî ve Şêx Seîd´in idamında da rol almış, Muş´ta kiliseden camiye çevrilmiş Ulu Cami´de Ermeni Katliamına fetva veren Osmanlı Meclisi Mebusan üyesi Hoca İlyas Sami´yi de Kürd gösterirler ki bu adam azılı bir Kürd düşmanıdır ve dengbêjler klamlarında onun için „Xoce Îlyas, xoceyê cûmhûriyetê“ diye lanetler okumaktadırlar. İttihat ve Terakkici Hoca İlyas, Mustafa Kemal´in kullanıp attığı, Amed´de rezil bir yalnızlık içinde ölen, önce Melekan şeyhlerinin ocağına, sonra da İstanbul´daki Kürd Teali Cemiyeti´ne sızdırılmış Arap biridir. Bazı Kürd aydınları da resmi devlet kaynaklarına bakarak onu Kürd Bidirî aşiretine mensup göstermişler.

Bidirîler Dêrxas´e yerleştirilmişlerdir ve Arapça konuşurlar. Mûş´taki tehcirden sonra, ovadaki verimli topraklar Türk devlet erkanı, Çerkezler, Terekemeler ve Araplar arasında paylaşılmıştır. Ermeni tarihçiler neden tek bir Ermeni mülkünün yada köyünün şu an Kürdlerin elinde olmadığını sorgulamazlar. Herneyse, konudan sapmamalıyım.


Seîdê Nado üç düvele karşı, „Şerê Kopê – Bulanık Savaşı“ (13-20 Mart 1916)

Ailesi ve aşiretiyle hem Rus işgaline, hem de Osmanlı´ya karşı direnen birini „Türk işbirlikçisi“ gibi göstermek Ermenilerin, onu „Türk Kurtuluş savaşı şehidi“ gibi göstermek de Türklerin ahlaksızlığıdır. Varto´nun Dêrik köyü (Türkçe ismini Kumlukıyı yapmışlar) ile Kop (Bulanık) arasında vuku bulan muharebelerde, bir tarafta Seîdê Nado´nun savaşçıları ve diğer Kürt aşiret yiğitleri vardır, bir tarafta da Rus ordusu, Ermeniler ve arkalarında da güvenilmez padişahın ordusu vardır. 

Rivayetlere göre Seîdê Nado´nun 40´ı süvari, 250-300 civarında pêşmergesi vardır ve karşılarında 7000 civarında Rus-Ermeni gücü vardır. Talat´ın emri vardır, „Kürdlerin güçlenmesine asla izin vermeyin. Kullanın Kürdleri ve atın. Kürtlerle Ermeniler birbirini öldürsün, kazananın kellesini bana getirin“ demiştir. Ve şimdi Kürdler Halifenin hatırına, ama daha çok da namuslarını korumak için evlatlarını veriyorlardı ve Türk ordusu uzaktan seyrediyordu. Ve kazananın kellesini istiyorlardı.

Rus topçuları Xandilîs´e kadar ölüm yağdırsa da büyük kayıplar vererek geri çekilir. Akrag, Arincûk ve Şaberat köylerinde üstlenen ve Rusların safında köy köy katliam yapan yaklaşık 1400 kişilik Ermeni ve Kop´ta mevcut 4500 kişilik Rus kuvvetlerini mevzilerinden söküp yenilgiye uğratır. Bulanık´ın içine, daha önceden iyi eğitimli 10-15 savaşçısını sızdırmıştır Seîd. Bunlar içerde cephane patlatır, belirli mevzileri ele geçirip pek çok rütbeliye suikast yaparlar. Ruslar geri çekilerek Kop´u terkederler.

Seîd Kop cezaevini basıp Kürd esirleri kurtarır. Rusların geride bıraktığı ancak katır ve öküzlerce çekilebilen dağ toplarına el koyar. Bunlara Kürtler "topên rax" derler. Öküz yada araçlarla çekilen kısmı yere serili şekilde geldiği için "raxistin - sermek" fiilinden bir sıfat türemiş olmalı. Bazı dengbêjler bunu Türkçedeki "toprak" kelimesiyle karıştırmışlar, kilamlarında "toprak" derler. Bazı Rus komutanlarını esir alır, kadınlara tecavüz eden onlarca Ermeniyi kurşuna dizdirir.

Ama bu zafer keyfi çok kısa süreli olur. Qolîbaba Dağı´nın yakınlarında da Türk mitralyözleri ölüm kusmaya hazırlanmaktadır. Savaşın dördüncü günüdür, savaşçılarının yarısını kaybetmişler ve savaşçılar dört gündür uykusuz ve yorgundurlar. Türk komutan haber yollar, „derhal Kop´u boşaltın, orduya teslim edin“ der. Talat Paşa´nın emri vardır, başta Seîd´in kellesini istiyor. Türk ordusu, esir Ermeni ve Rusları, ele geçirdikleri Rus toplarını da teslim etmelerini ister.

Seîdê Nado yaralı savaşçıları ve sivilleri güvenli bölgelere aktarmakla meşguldür. Ansızın arkasından vurulup ağır yaralanır ve onu ailesine götürdüklerinde yolda şehîd olur. Kimi top mermisi olduğunu söyler ama bu doğru değil. Ağır kalibre bir mermi, sırtının adeta yarısını parçalar. Kurşun, şehir dışına çekilmiş Rus mevzilerinden gelmiştir.

Kalan savaşçıları Türk ordusunun ihanetine, düşmanca tutumuna öfklelidirler. Ültimatomu rededer ve Türklerle çatışırlar. Ama başlarında Seîd yoktur artık. Beşlilerin mermisi vardır ama topları bozmuş Ruslar. Türkler ağır kalibre silahlarla saldırıyorlar.

Muharebenin yedinci gününde Türk mitralyözleri üstün gelir. Kalan 120 Kürd savaşçısından 49´u da şehîd olur. Bazıları çaresizce Rus mevzilerine doğru hamle yaparlar ve vurulurlar. Türk ordusu yaklaştıkça Ruslar daha da geri çekilirler.

Türkler Kop´a girerler. Yaralılar ve Ermeni esirleri kurşuna dizerler. Kop cezaevinin zincirlerini parçalayan Bavê Qehreman Siwarê Têcir (Ehmed) Mûrad nehrinin içinde kıstırılmıştır, Xeloyê Lolî onu kurtarmak için Rus toplarının hedefi olmuş. Mûrad nehri, savaşçıların, tecavüze uğramamak için kendisini suya atan Kürd kızlarının ve savaşçıların atlarının kanıyla kızıl akmaktadır. Seîd´in başarılı savaşçılarından Feyadê Navzirav, „esir namustur“ anlayışıyla ölünceye kadar esirlerin can güvenliğini sağlamıştır. Evdirehîmê Koloto, Reşoyê Şêxleran, Evdoyê Ehmed (Moxilî aşiretinden), Beyro û Huso adlı iki kardeş (babaları sürgünde kaybolmuş, Hesenan aşiretinden), Çûrroyê Seqaviyê, Fehîmoyê Kelê (Hınıs´lı), Tehsîn (Moxilî aşiretinden), Seydoyê Birrekê daha nice isimsiz kahraman, bir hafta boyunca üç düvele karşı çarpışıp Kürdlerin yüreğine gömülürler. Türklerin ve Rusların kayıpları bilinmemektedir. Keza teslim alınan diğer savaşçıların akibeti de.

Seîdê Nado arkadan vurulup şehîd olur. Yıl 1916´dır. Aylardan Martın 20´sidir. İlk olarak Muş merkezinde başlayan Ermeni tehciri olduğunda Seîdê Nado dört yıla yakındır hapistedir. Ve Rusların Erzurum´u işgaliyle serbest kalmıştır. Yani 16 Şubat 1916´da. Zira tüm hapishaneler işgal sebebiyle boşaltılmıştır. Serbest kaldıktan yaklaşık bir ay sonra da hayatını kaybetmiştir.


„Kokê sekinî li ser cotê xaniman waxewax e

Bi sê dengan kire gazî got Cindî mala te xirab be

Derbekî daye bedena Bavê Dilşa Siwarê Gêjo

Cinyazê Bavê Dilşayê danîne ser Gêjo rebenim bê serax e“


Seîd, „Sarı Moskof“, Ermeni çeteleri ve İttihatçıların ordusuyla girdiği muharebede öldükten sonra, Türk ordusu binlerce Cibranlıyı hapse atar, öldürür, sürgüne yollar. Yıllar sonra, Ermeni Katliamının sorgulandığı, Malta yargılamaları sürecinde ve Ermeni resmi tarihçilerin onu Ermeni katliamıyla ilişkilendirmesi üzerine, Türkler Seîdê Nado´nun Erzurum valisi Cemal´in yanlış istihbaratları sebebiyle Talat Paşa´nın hedefi haline geldiğini kabul ederler. Seîd´in Rus ordusunun püskürtülmesinde büyük rol aldığını söylerler.

Kemalist rejim de onu kurtuluş savaşı şehidi olarak göstermek istemiş ve hatta bir defasında mezarına Türk bayrağı asmışlar. Kürdler zorla mezara asılan bu bayrağı kaldırmışlardır. Mezarı Melexidran köyündedir. Şêx Seîd, Seyîd Riza, Seîdê Kurdî gibi onun da naaşını çalmasınlar diye önlem alınmıştır.

Bu yiğit Kürde pek çok ağıt yakılmıştır. Şehit olduğunda savaşçıları hançerini ailesine teslim etmişler ve o hançer şu anda Sarıkamış´ta bir ailede saklanmaktadır.


„Dilşayê digot, Seîd bavê min o here şer giran e

Şerê mezin maye li stûyê we mêran e

Çê lêxin çê bixebitin bo şerefa me Kurdan e

Seîd bavê min o, here riya dîn e

Guleya ji pê re lêkeve, şehîdê xas e

Şik û guman jê re nîne“


06.01.2021

Dara Gimgimî 

Nivîsara gorbihuşt Dara Huseyin Turhan (Dara Gimgimî). Wesiyet kiriye ku hemî arşîva wî teslîmê min bikin. Ez ê çi ji destên min hatiye bikim. Xwedê rehma xwe lê bike. Darius Winzer.


Darius Winzer

X- Twitter: https://x.com/Darius_Winzer


© Hemî maf parastî ne. Destûra nivîskar bixwazin.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen

Darius Winzer: "Min bi kilamên dengbêjiyê nexweşiya şêrpenceyê têkbir". Jînenîgariya (biyografiya) Darius Winzer Darius Winzer kî ...